Doğrunun ve Yanlışın Ötesinde

Fotoğraf: dilaquis

Doğrunun ve yanlışın ötesinde bir yer var; seninle orada buluşacağız.” Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî

Pandemi süreci, doğru ve yanlışların, yargıların, öyle olmaz böyle olur’ların havada uçuşması ve çarpışmasıyla, tüm yoruculuğu ve beyhudeliğiyle gözler önüne serilmesiyle, o doğru ve yanlış ötesindeki yere bir çağrı sanki. 

Her doğru “kısmen doğru” çünkü Thich Nhat Hanh’ın dediği gibi, her yanlış “kısmen yanlış.”

Bilmiyoruz, her zamankinden daha çok “bilmiyoruz”. Ve bilmediğimiz için belki, bu belirsizlikte kalmak zor olduğundan, körü körüne “doğru” veya “yanlış”a tutunmak, bu tutunmadan doğan yargıları oraya buraya savurmak daha kolay, daha tanıdık geliyor. Hiç değilse bunu “bilmek” istiyoruz belki ve öyle insani ki. Ama o geçici iç rahatlığıyla kendimizi kandırmıyor muyuz?

Çünkü “çok abartıyor canım ne var herkes geçiriyor işte” diyen de, “ne kadar sorumsuz/cahil maske öyle mi takılır, karantina öyle mi yapılır cıkcıkcık” diyenimiz de unutuyoruz. Herkesin aynı anda farklı bir bilinç seviyesinde yaşadığını, yaptıklarını oradan yaptığını ve bunu kontrol etmeye muktedir olmadığımızı. Herkesin günün sonunda sadece kendinden, kendi kararlarından, davranışlarından, hayatından sorumlu olduğu gerçeğini. Ve “abartan”ın da “sorumsuz”un da “cahil”in de ödediği bedeller olduğunu. O bedeller kimi için daha hafif kimi için daha ağır, ama günün sonunda “bilerek veya bilmeyerek” o bedelleri göze alıyoruz hepimiz. Dışarı çıkmayanımız da sevdiklerini göremeyerek, hasret ile bedel ödüyor. Keyfî çıkan ve önlem almayan da belki sağlığıyla veya sevdiklerinin sağlığıyla. Ve bunlar sadece bir örnek ve gerçeğin çok küçük ve sınırlı bir yüzü, sırf bundan da ibaret değil elbet hiçbir şey. Bazı seçimler ve onların bedelleri ne yazık ki büyük ızdıraplar yaratıyor… Ve fakat yargılar savurmak da o ızdırabı arttırmaktan başka bir şeye yaramıyor gibi geliyor. Var olan enerjimizi buna harcamak yerine kendi hayatımızda kendi sorumluluklarımızı almaya, önce onlara sadık kalarak yaşamaya ayırmak sanki aslında  “gerçekten” elimizde olan tek şey. Günün sonunda bedelin olmadığı bir yer yok, sadece hangi bedeli (bilinçli veya bilinçsiz) ödemeye hazır ve razı olduğumuzla ilgili her şey, anladığım kadarıyla.

Doğrunun ve yanlışın ötesindeki yerde buluşabilmek ümidiyle…

Leave a Reply

Fill in your details below or click an icon to log in:

WordPress.com Logo

You are commenting using your WordPress.com account. Log Out /  Change )

Twitter picture

You are commenting using your Twitter account. Log Out /  Change )

Facebook photo

You are commenting using your Facebook account. Log Out /  Change )

Connecting to %s